Sayfalar

4 Haziran 2012 Pazartesi

Adanava Hükümdarı Astivatas'ın Seslenişi




"Ben gerçekten Asativatas'ım

Güneşimin adamı, Fırtına Tanrısı'nın kulu
Avariku'sun büyük kıldığı, Adanava hükümdarı

Beni Fırtına Tanrısı Adanava kentine ana ve baba yaptı ve Adanava kentini ben geliştirdim


Ve Adanava ülkesini genişlettim, hem gün batısına, hem de gün doğusuna doğru.


Ve benim günümde Adanava kentine refah,tokluk, rahatlık tattırdım, ve Pahara depolarını doldurdum


Ata at kattım, kalkana kalkan orduya ordu kattım, herşey Fırtına Tanrısı ve Tanrılar için,

çalımlıların çalımını kırdım.
Ülkede kötü olanları ülke dışına attım

Kendime bey konakları kurdum, soyumu rahata kavuşturdum ve baba tahtına oturdum, bütün krallarla barış kurdum.


Krallar da beni ata bildiler, adaletim, bilgeliğim, ve iyi yüreğim için.

Bütün sınırlarımda güçlü kaleler kurdum, kötü kişilerin, çete başlarının bulunduğu sınırlarda;

Mopsos evine boyun eğmeyenlerin hepsini ben , Asativatas, ayağımın altına aldım.


Buralardaki kaleleri yok ettim, kaleler kurdum ki Adanavalılar rahat ve huzur içinde yaşaya.


Gün batısına doğru benden önceki kralların alt edemediği güçlü ülkeleri alt ettim.


Ben Asativatas, bunları alt ettim, kendime kul ettim ve onları ülkemin gündoğusuna doğru, sınırlarımın içine yerleştirdim.


Ve günümde Adanava sınırlarını gün batısına, gerekse gün doğusuna doğru genişlettim.


Öyle ki, önceleri korkulan yerlerde, erkeklerin yola gitmekten korktukları ıssız yollarda, günümde kadınlar kirmen eğirerek dolaşmaktadır.


Ve benim günümde bolluk, tokluk, rahat ve huzur vardı.

Ve Adanava ve Adanava ülkesi huzur içinde yaşıyordu.
Ve bu kaleyi kurdum ve ona Asativadaya adını vurdum,
Fırtına Tanrısı ve tanrılar beni buna yönelttiler, ta ki bu kale Adana ovasının ve Mopsos evinin koruyucusu olsun.

Günümde Adana ovası topraklarında bolluk ve huzur vardı,

Adanava'lılardan günümde kılıçtan geçen kimse olmadı.

Ve ben bu kaleyi kurdum, ona Asativadaya adını vurdum.


Oraya Fırtına Tanrısı'nı yerleştirdim ve ona kurbanlar adadım; yılda bir öküz, çift sürme zamanı bir koyun, güzün bir koyun adadım.

Fırtına Tanrısını takdis ettim, bana uzun günler, sayısız yıllar ve bütün kralların üstünde büyük bir güç bahşetti.

Ve bu ülkeye yerleşen halk öküz, sürü, bolluk ve içkiye sahip oldu, dölleri bol oldu, Fırtına Tanrısı ve tanrılar sayesinde.


Asativatas'a ve Mopsos evine kulluk ettiler.


Ve eğer krallar arasında bir kral, prensler arasında bir prens, hatırı sayılır bir insan Asativatasan'ın adını bu kapıdan siler, buraya başka bir ad yazar, bunun ötesinde bu kente göz diker ve Asativatas'ın yaptırdığı bu kapıyı yıkar, yerine başka bir kapı yapar ve ona kendi adını vurursa, aç gözlülük, kin ya da hakaret amacıyla bu kapıyı yıkarsa, o zaman Gök Tanrısı, Yer Tanrısı ve Evrenin Güneşi ve bütün tanrıların gelen kuşakları bu kralı, bu prensi ya da hatırı sayılır kişiyi yeryüzünden sileceklerdir.


Yalnızca Asativatas'ın adı ölümsüzdür, sonsuza dek,

Güneşin ve Ayın adı gibi."


http://www.kvmgm.gov.tr/belge/1-41879/karatepe.html



---









http://www.facebook.com/media/set/?set=a.344813585592369.77062.100001911912436&type=1




5 Mart 2012 Pazartesi

Arkeolojik Alan Moloz Deposu Olmaktan Kurtarıldı...

Soli-Pompeiopolis'te Arkeolojik Sit Alanı Moloz Deposu Olmaktan Kurtarıldı...


Böyleydi......







Böyle Oldu.....








Mezitli'de, Soli-Pompeiopolis'in 1. Derecede Arkeolojik Sit Alanı Moloz Deposu Olmaktan Kurtarıldı...

Arkeo-Sev  sivil girişimi olarak, yoğun bir çaba sonunda, 1. derecede arkeolojik sit alanı olan bu bölgenin molozlardan temizlemesine aracı olmaktan mutluyuz...

Israrlı çabalar sonunda, küçük de olsa, başarılar elde etmenin mümkün olduğunu gösterebilmek, sivil oluşumları cesaretlendirmek bakımından çok önemli...

Umuyor ve diliyoruz ki, bu alan ve "Antik Liman" çanağındaki "boş alan"lar, yörede çok miktarda bulunan; ev bahçelerinin köşelerinde tahrip olan, envanterde kaydı olmayan arkeolojik eserlerin toparlanıp korunarak sergilendiği alanlar olarak kullanılsın...

Arkeo-alanlara açıklayıcı panolar yerleştirilsin...

Açık arkeo-parklar, kendiliğinden değil, öngörülü, planlı çalışmalar sonucu oluşabilir.

Soli-Pompeiopolis antik kentinin ayağa kaldırılması, antik kentin parçalarını moloz deposu olarak kullanan; tüm dikkatleri, bir avuç yeşil alan bile bırakmayan bir "imar"laşmaya odaklanmış; yoğun arkeolojik tahribatı "imar rantı"na kolaylıkla kurban edebilen zihniyetler tarafından gerçekleştirilemez.


Buna karşılık, arkeolojik alanları, kentin sosyal, iktisadi ve kültürel yaşamına bağlama yönündeki bilinçli, planlı ve ısrarlı çabaların, "Soli-Pompeiopolis için bütünlüklü  bir koruma ve restorasyon projesi oluşturma" hedefi ile birlikte ele alınması halinde, başarıya ulaşılacağı çok açıktır. Bütün bunlar için ise, ilk şart, antik Soli-Pompeiopolis'in Mezitli ve Mersin için büyük bir atıl potansiyel olduğunun farkına varabilmektir.

Mezitli Belediye yetkililerine, arkeolojik alanın moloz deposu olmaktan çıkarılmasındaki tutumları için yine de teşekkür ediyoruz. Fakat, bunların  Arkeo-Sev'in verdiği "dilekçe"lerle, "kasis yapılsın!" başlıklı basın çağrıları ile, "suç duyurusunda bulunma açıklamaları..." gibi işlemlerle değil, karşılıklı diyalog ve anlayış birliği içinde olabilmesini tercih ederdik...

 

Molozlardan arındırılan Jasmin işletmesi önündeki bu alan ile Taşkıran Tesislerinin önünde bulunan ve artık araç parkı olmaktan çıkarılmış olan alanın, Eski Mezitli'de, Kuyuluk Yolunda, Viranşehir'de, ev bahçelerinin köşelerinde atılı duran, yüzlerce arkeolojik eserin toparlanıp korunarak sergilendiği alanlar olarak kullanılmasının (bakanlığın 25 nolu ilke kararı ile) artık  daha mümkün olduğunu düşünüyoruz...

------------

(25 nolu İlke Kararı)
Taşınmaz Kültür Varlıklarının İn-situ Konumda Olmayan Mimari Parçalarına İlişkin

T.C.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA YÜKSEK KURULU


Toplantı No. ve Tarihi      :  2      07.02.2012                                                                Toplantı Yeri
Karar No. ve Tarihi          : 25     07.02.2012                                                                    ANKARA

  
İLKE KARARI

I. ve II. derece arkeolojik sit alanları, örenyerleri ve münferit tescilli parseller dışındaki alanlarda bulunan, in-situ konumda olmayıp, yeri değiştirilmiş veya doğal ortamında bulunmayan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 6. maddesinde belirtilen yapıların taşınabilir durumdaki mimari parçalarının; sütun, sütun başlığı vb., mesafe taşları, eski sınırları belirten delikli taşlar, dikili taşlar, sunaklar, sandukalar, lahitler, ostotek, çeşme ve sebiller, steller, mezar taşları, eski anıt ve duvar kalıntıları; freskler, kabartmalar ve benzeri taşınmazlar ile bunlara ait parçaların, korunmak üzere müzelere alınması hususunun, zamanında gerekli tedbirlerin alınmaması halinde telafisi güç veya imkansız sonuç doğurabileceği göz önünde bulundurularak;

Risk altında bulunanların, fotoğraflarının çekilmesi, harita üzerinde yerlerinin işaretlenmesi ve raporlarının hazırlanmasından sonra ilgili müze müdürlüklerince Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı müzelere nakledilmelerine,

Nakil işleminden sonra, ilgili Müze Müdürlüğünce, söz konusu mimari parçalara ilişkin gerekli araştırmaların yapılmasından sonra hazırlanacak tüm bilgi ve belgelerin ilgili Koruma Bölge Kuruluna iletilmesine,

karar verildi.http://teftis.kulturturizm.gov.tr/belge/1-98437/25-nolu-ilke-karari-tasinmaz-kultur-varliklarinin-in-si-.html



http://www.turizmhaberleri.com/Haberayrinti.asp?ID=22467

28 Şubat 2012 Salı

Arkeo-Kültürel Emanetlerin Satışına Karşı Çıkalım!


Üniversitelerin Arkeoloji Bölümlerinin, arkeologların, müze yetkililerinin, medya mensuplarının, arkeo-kültürel emanetlerin serbest piyasada satışı konusunun kamuoyuna taşınmasına katkıda bulunmaları dileğiyle...














**



Satılık fazla tarihi eser

Artık müzeler depolarında tutmaya gerek görmediği eserleri komisyon kurarak değer biçecek ve satacak

Burak KARA
HABER MERKEZİ


Kültür Bakanlığı, müzelerde sergilenen ve benzerleri olan tarihi eserlerin satışına olanak sağlayan bir düzenleme yaptı. Bakanlığın bu düzenlemesine arkeoloji dünyası sert tepki gösterdi.

KÜLTÜR Bakanlığı, korunması gerekli taşınabilir kültür ve tabiat varlıklarının tasnifi, tescili ve müzelere alınmaları hakkında yönetmeliğin bazı maddelerinde değişiklik yaptı. Bu değişiklikleri içeren yönetmelik, 19 Ocak 2012 tarihli ve 28178 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı. Yeni düzenleme, tarihi eserlerin satışına olanak sağlıyor. Artık müzeler depolarında tutmaya gerek görmediği eserleri bir komisyon kurarak değer biçecek ve satacak. Yönetmeliğin 10. maddesindeki “Tasnif ve tescile tabi olup müzelere alınmasına gerek görülmeyen kültür ve tabiat varlıkları ile etütlük nitelikli kültür ve tabiat varlıkları” ile ilgili yapılan değişiklikte; “Müzeye getirilen ve bir yıl içinde sahiplerince geri alınmayan varlıklar devletçe satılabilir. Müzeye alınmasına gerek duyulmayan ve komiston tarafından etütlük eser olarak tasnif edilen taşınır varlıkların koleksiyonculara satışına izin verilir” deniyor.

Arkeoloji Dünyası Tepkili

Arkeologlar Derneği İstanbul Şube Başkanı Doç. Dr. Necmi Karul tarihi eserlerin satışına imkân tanıyan yönetmelik değişikliğine tepki gösterdi. Karul, şunları söyledi:

“Biz öğrencilerimize ilk derste, ‘Geçmişten günümüze kalan her şeyin ortak kültür mirası olduğunu ve onları değerli kılanın içerdikleri bilgi olduğunu’ söyleriz. Arkeolojik bir buluntuya maddi değer biçilmesi ve satılabilmesi, bir bakıma geçmişimizi alınıp-satılabilir hale getirir. Depolardaki eserler değerlendirilmek isteniyorsa; belirli sürelerle özel müze, sergi salonu gibi uygun ortamlarda, herkesin erişimine açılması koşulu ile böyle bir hizmet vermek isteyenlerden gelir elde edilebilir. Bu yönetmelik koleksiyonere avantaj sağlıyor. Ayrıca müzelerde ihtiyaç duyulmuyorsa, üniversitelere ders malzemesi olarak verilebilirler ya da özel müzelere kiralayabilirler.”

Karul, “Örneğin Selçuklulara, Osmanlı dönemine ait bir çok balta, kılıç gibi savaş aletleri, Hititlere ait tabletler, Roma Bizans dönemine ait amforalar, sikkeler var. Bunların fazlası nasıl belirlenecek? Bu yönetmelikle belki yurtdışına eser çıkmaz ama halka ait olan eserler sadece özel koleksiyonlara girer. Bir eserin alınıp satılabilmesi etik olarak yanlış” dedi.




MÜZELER TEZGAH AÇIYOR!

Özgen Acar

24 Şubat 2012
Cumhuriyet Gazetesi

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın işlediği “anayasa suçunu” okurlarımızın bilgisine sunuyorum.

Resmi Gazete’de 19 Ocak’ta Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yayımlanan bir yönetmelik, Anadolu’nun tarihsel, kültürel, dinsel mirasının “peşkeş çekilmesinin” yolunu açtı!

Yeni yönetmeliğin 10/5. maddesi aynen şöyle:

“ Değerlendirme komisyonu tarafından müzeye alınmasına gerek duyulmayan tescile tabi taşınır kültür ve tabiat varlıkları, envanter bilgileri çıkartılarak müze emanetinde alıkonulurlar. Bu şekilde değerlendirilen taşınır kültür ve tabiat varlıkları ile komisyon tarafından etütlük eser olarak tasnif edilen ve müzeye alınmasına gerek görülmeyen taşınır varlıkların Bakanlık denetimindeki özel müze ve koleksiyoncuların envanterlerine kaydedilmek üzere satışına izin verilir.”

Anayasamızın 63. maddesi ise şöyle:

“Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.

Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.”

Devlet, bu yönetmelikle bu varlıkların “satılması” ile bunları artık

“ korumayı sağlayamadığını” itiraf etmiş olmuyor mu? Anayasa “özel mülkiyet sınırlamasından” söz ederken “satış” bir ihlal değil mi? Anayasa “ yardım”, yönetmelik “ satış” diyor! Anayasaya tekrar dönmek üzere “satış” kavramında önemli bir ayrıntıya girelim.

***

Gerek yüzyılın “ Karun Hazinesi” ve gerek yüzyılın “Elmalı Definesi” olaylarında Türkiye, ABD federal mahkemelerinde dava açtı.

Karşı tarafın avukatları, Türk müzelerindeki kayıtlarda geçen “müzeye satın alma yoluyla girdi” kavramından hareketle bu eserlerin “ özel mülkiyete tabi olduğunu, sahibinin istediği Türk’e ya da yabancıya satma hakkı olduğunu, dolayısıyla bunların kaçak sayılamayacağını” savladılar.

Türkiye bu savı çürütmek için yıllarca ve birkaç milyon dolar harcayıp, uluslararası bilirkişilerin görüşlerini mahkemelere sunmak zorunda kaldı.

Türkiye’yi kurtaran ise anayasanın 63. maddesi oldu. Kazara bir tarihsel eseri bulup müzeye getirenden bu nesne “ satın alınmıyor”, o kişiye “hakkının karşılığında yardım” yapılıyordu.

***

Uluslararası bu acı deneyimler sonrasında, müze kayıtlarında düzeltmeye gidileceği yerde, şimdi üstüne üstlük bu yönetmelik ile açık seçik biçimde “ satışına izin” verilerek anayasanın sınırladığı “özel mülkiyet” kavramı yaratılıyor.

“ 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 6/a maddesi” anayasanın tanıdığı “muafiyetleri” “20. yüzyıldaki eserler” ve “son altı Osmanlı padişahının sikkelerinin serbestçe alıp satılabilmesi” ile sınırlıyor.

Ayrıca “ ticareti” öngören 27. maddesi de ancak bu iki kapsam dışı eserlerin satılabileceğini kurala bağlıyor.

Hukukun temel kuralı; yönetmeliklerin, yasalara; yasaların da anayasaya aykırı olamayacağını öngörür. Bu yönetmelikle “yasa”da, “anayasa”da ihlal ediliyor. Bu sorunu sürdüreceğiz.



**
Yol Tv.eu

Sahibinden satılık tarihi eser!

Sahibinden satılık tarihi eser!

Kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili yönetmelikte yapılan değişiklikle artık tarihi eserler satılabilecek. Uluslararası ve ulusal yasalarla da çelişen ifadeler içeren değişikliğe arkeologlar tepki gösterdi.


Sözkonusu değişiklik, Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, Tescili ve Müzelere Alınmaları Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesinde yapıldı ve 19 Ocak 2012’de 28178 sayılı Resmi Gazetede yayınlandı. 10. maddenin 4. fıkrasında şu ifadeye yer verildi:
“Müzeye getirilen ve bir yıl içinde sahiplerince geri alınmayan varlıklar müzelerde korunabilir, durumlarına uygun olarak kayıt altına alınabilir veya usülüne uygun olarak Devletçe satılabilir”.

10. maddenin 5. fıkrasında ise “etütlük” olarak tasnif edilen ve müzeye alınması gerekmeyen eserlerin satılabileceği belirtiliyor.

KAÇAK KAZILARA İZİN VERMEKLE AYNI
Prof. Dr. Sevil Gülçur, kazıda çıkarılan eserlerin üç kategoride incelendiğini kaydetti. “Yönetmelikte etütlük eserlere atıf yapılıyor. Burada müzeye gelen ancak müzenin kabul etmediği eserlerin kastedildiğini düşünmek istiyorum. Kazıdan çıkan ve üzerinde çalışılacak olan etütlük eserlerin satışı mı söz konusu? Olabilecek şey değil. Ha kaçak kazılarla SİT alanlarını talan etmişsiniz, ha bilimsel yöntemlerle kazı yapmışsınız. Hiç farkı yok”. Arkeologların söz konusu yönetmeliğe tepki göstermesi gerektiğini bildiren Gülçur, “bu yönetmeliği hazırlayanların oturup ellerini şakaklarına koyarak düşünmeleri lazım. Bu yönetmeliği hoş gören meslektaşlarımı da kınıyorum” diye konuştu.
‘YASANIN NE DEDİĞİ ANLAŞILMIYOR’  
Emekli müzeci Dr. Şeniz Atik de, yönetmelikte geçen “etütlük eser” tanımının muğlak olduğuna dikkat çekti: “Örneğin, kazılardan müzeye getirilerek teslim edilen eserlerden müze envanterine alınmayıp etütlük olarak ayrılan eserlerin durumu nasıl değerlendirilecektir? Kazılardan gelen ve etütlük olarak ayrılan eserler, gözden çıkarılan eserler değildir, aksine bilimsel araştırmaların detaylandırılması ve uzun zaman içinde çalışmaların tamamlanması sırasında gerektiğinde tümlenerek, gerektiğinde analizler için kullanılabilecek nitelikteki eserlerdir.  Yani gözden çıkarılan ya da oraya etütlük olarak ayrıldığı için satılacak ve dağıtılacak rastgele bir malzeme değildir”. (Ankara/EVRENSEL)

ATİK: ESKİ ESERLER VİTRİN SÜSÜ DEĞİLDİR
Emekli müzeci Dr. Şeniz Atik, arkeolojik buluntuların koleksiyon yapmak ya da vitrin süslemek için toprak altından çıkarılmadığını da vurguladı. Atik, “arkeoloji, tarihi okuyan bir bilimdir ve kazı ile çıkarılan verilerinin de devlet güvencesinde korunması gerekir. Bunların evrensel bir boyutu da vardır, bu nedenle de sadece ulusal değil uluslararası yasalarla da korunurlar. Dolayısı ile çok sıradan bir iş gibi görünen bu durumun yeniden gözden geçirilerek, değerlendirilmesi ve bu maddede kastedilen etütlük ve satılabilecek nitelikteki objelerin neler olabileceğine açıklıkla belirtilmesinde ve tanımlanmasında yarar vardır. Bu haliyle bu madde her türlü yoruma ve istismara açık görünmektedir. Farkında olmadan da olsa bu değerlerin bir kez dağılmasına ve talanına izin verilirse  dönüşü olmayan bir hataya neden olunabilir.”


ÖZDOĞAN: DEĞERİ PARAYLA ÖLÇÜLEMEZ
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ise eski eserlerin parayla ölçülmesinin yanlış olduğunu ve yönetmeliğin bu haliyle, eserleri piyasa açmaya olanak sağladığını belirtti. Eski eserlerin insanlığın ortak mirası olduğunu vurgulayan Özdoğan, “eski eserlerin dolaşımını dünyada bir önkoşulla yapabilirsiniz, eserin köken belgesi olması gerekir. Böylece eserin tahribi ve çalınması engellenir. Bu yapılmazsa eski eser kaçakçılığı ödüllendiriliyor demektir, bu köken belgesiyle desteklenmeli yoksa bundan Türkiye zarar görür” diye konuştu.
Yönetmeliğin “alel acele, iyi yazılmamış” olduğunu kaydeden Özdoğan, özel koleksiyonlarla ilgili bir düzenleme yapmak istendiğini ancak hata yapıldığını bildirdi.
http://www.yoltv.eu/kultursanat/sahibinden-satilik-tarihi-eser-h130.html


**

İşte o Yönetmelik

‎19 Ocak 2012 PERŞEMBE

Resmî Gazete Sayı : 28178

YÖNETMELİK

Kültür ve Turizm Bakanlığından:

KORUNMASI GEREKLİ TAŞINIR KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ

TASNİFİ, TESCİLİ VE MÜZELERE ALINMALARI HAKKINDA

YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR YÖNETMELİK

MADDE 1 – 20/4/2009 tarihli ve 27206 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, Tescili ve Müzelere Alınmaları Hakkında Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(2) Kıymet takdir komisyonu, üyeler tarafından taşınır kültür ve tabiat varlığı için belirlenecek değerlerin ortalamasını eserin kıymeti olarak belirler. Komisyon otuz gün içerisinde karar verir ve alınan kararlar ilgilisine tebliğ edilir.”

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 8 – (1) Değerlendirme komisyonu kararına; bu karara katılmayan üye ya da kıymet takdir komisyonu üyeleri tarafından itirazda bulunulması halinde, Bakanlıkça otuz gün içinde değerlendirme üst komisyonu oluşturulur.

(2) Değerlendirme veya kıymet takdir komisyonu kararına kültür varlığını getiren tarafından ilgili müze müdürlüğüne itirazda bulunulması halinde, her türlü masrafı itiraz edene ait olmak üzere, Bakanlıkça otuz gün içinde üst komisyon oluşturulur. Bakanlık, itiraz edilmese dahi gerektiğinde değerlendirme veya kıymet takdir üst komisyonu oluşturur. Üst komisyon kararları kesindir.

(3) Değerlendirme ve kıymet takdir komisyonunun kararlarına karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde itirazda bulunulmaz ise karar kesinleşir.”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Tasnif ve tescile tabi olup müzelere alınmasına gerek görülmeyen kültür ve tabiat varlıkları ile etütlük nitelikli kültür ve tabiat varlıkları

MADDE 10 – (1) Korunması gerekli etnografik nitelikli kültür varlıklarından müzelere alınması gerekli görülmeyenler ile bu nitelikte olup da sahiplerince müzelere satılmak istenmeyen taşınır kültür varlıkları için bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-2’de yer alan Tescile Tabi Taşınır Kültür ve Tabiat Varlığı Belgesi düzenlenerek iade edilir.

(2) Etütlük nitelikteki kültür ve tabiat varlıklarından müzede bulunması yararlı görülenler eskilik ve sanat değerine bakılmaksızın etütlük eser defterine kayıt edilmek üzere müzelerde muhafaza altına alınır.

(3) Ek-2’de yer alan Tescile Tabi Taşınır Kültür ve Tabiat Varlığı Belgesi alanlar ilgili müze müdürlüğüne en az üç yılda bir varlığın kendisinde bulunduğuna dair bildirimde bulunur, gerektiğinde müze bu süre dolmadan da denetim yapabilir veya bildirimde bulunulmasını isteyebilir. Belgede belirtilen kültür ve tabiat varlığını kaybedenlere ve zarar verenlere değeri ödetilir.

(4) Müzeye getirilen ve bir yıl içinde sahiplerince geri alınmayan varlıklar müzelerde korunabilir, durumlarına uygun olarak kayıt altına alınabilir veya usulüne uygun olarak Devletçe satılabilir.

(5) Değerlendirme komisyonu tarafından müzeye alınmasına gerek duyulmayan tescile tabi taşınır kültür ve tabiat varlıkları, envanter bilgileri çıkartılarak müze emanetinde alıkonulur. Bu şekilde değerlendirilen taşınır kültür ve tabiat varlıkları ile komisyon tarafından etütlük eser olarak tasnif edilen ve müzeye alınmasına gerek görülmeyen taşınır varlıkların Bakanlık denetimindeki özel müze veya koleksiyoncuların envanterlerine kaydedilmek üzere satışına izin verilir. Bir yıl içerisinde özel müzelere veya koleksiyonculara devri gerçekleşmeyen bu taşınır kültür ve tabiat varlıkları durumlarına uygun olarak müzelerde kayıt altına alınır.”

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek-3’ünde yer alan Etütlük Kültür ve Tabiat Varlığı Belgesi yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 5 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 6 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kültür ve Turizm Bakanı yürütür.

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/01/20120119-7.htm

----------

Alaturka

Türkiye'den satılık tarihi eserler






http://www.alaturkaonline.com/turkiyeden-satilik-tarihi-eserler/


----


Egeninsesi.com

Bu yıl kaç paralık eser topladınız?

‘Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıkları’nın Tasnifi, Tescili ve Müzelere Alınmaları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ yürürlüğe girdi. Ancak yönetmeliğin 5. maddesi büyük tartışmaya neden oldu. Arkeologlar ve müzeciler, müzelerden eser satılmasını gündeme getirebileceği söylenen maddenin değiştirilmesini istiyor: “Her yıl sonunda kazı başkanlarına şu soru yöneltilebilir: Bu yıl kaç paralık eser topladınız?”

19 Ocak günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren madde, müze dünyasında tartışma yarattı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Her tür tarihi eser hareketi kayıt altına alınacak” diye savunduğu madde şöyle diyor:

“Madde Değerlendirme Komisyonu tarafından müzeye alınmasına gerek duyulmayan tescile tabi taşınır kültür ve tabiat varlıkları, envanter bilgileri çıkartılarak müze emanetinde alıkonulur. Bu şekilde değerlendirilen taşınır kültür ve tabiat varlıkları ile komisyon tarafından etütlük eser olarak tasnif edilen ve müzeye alınmasına gerek görülmeyen taşınır varlıkların bakanlık denetimindeki özel müze veya koleksiyoncuların envanterlerine kaydedilmek üzere satışına izin verilir. Bir yıl içerisinde özel müzelere veya koleksiyonculara devri gerçekleşmeyen bu taşınır kültür ve tabiat varlıkları durumlarına uygun olarak müzelerde kayıt altına alınır.”

Ancak müze ve arkeoloji dünyasından birçok isim maddeye tepkili.

‘Ucu açık bir pazar’

Arkeologlar Derneği’nden ismini açıklamak istemeyen bir üye:
”2863 sayılı yasa arkeolojik eserleri devlet güvencesi altına alır. Bu haliyle devlet geçmişe ait eserleri toplumun ortak mülkiyeti olarak görür ve bu doğru, çağdaş bir yaklaşımdır. Bilim insanları için ise eser sadece bilgi kaynağıdır. Depolardaki eserler değerlendirilmek isteniyorsa üniversitelere verilebilir ya da uygun ortam ve açık sergileme koşuluyla ödünç olarak verilebilir.

Ayrıca yönetmelik akıl karıştırıcı; müze takdir komisyonunun uzmanlığından hangi eserlerin satılabileceğine ya da kimlerin bu ticareti yapabileceğine kadar birçok şeyin ucu açık bırakılmış. Böyle bir pazarın açılmasıyla ülkemiz uluslararası düzeyde olumsuz etkilenir. Müzeler kültür varlıklarını satarak para kazanan kurumlara dönüştürülmemeli. Müzeci ya da arkeologların ‘Bu yıl kaç liralık eser topladınız?’ sorusuyla karşılaşmamalarını umuyoruz.”

Arkeolog Şeniz Atik:
“Kazılarda bulunan eserler önce kazı envanterine kaydedilir, kazı sezonu sonunda ise müzelere teslim edilir. Bunlar müzede yeniden değerlendirilerek, müze envanterine alınması gerekenler tespit edilir. Müze envanterine kaydedilecek nitelikte bulunmayanlar ise etütlük olarak ayrılıp listelenerek depolara yerleştirilir. Etütlük olarak ayrılanlar, satılacak, dağıtılacak eserler değildir. Aksine gerektiğinde kullanılabilecek nitelikteki eserlerdir. ”

‘Çirkin bir durum’

Eski Ayasofya Müzesi Müdürü Erdem Yücel: “Etüdlük tarifi çok iyi yapılmalı. Anadolu’da bir müzeye göre bir Kuran müzelik değerde. Ancak Topkapı Sarayı uzmanına göre bu İstanbul’da satılık olabiliyor. Çünkü İstanbul’da bu eserden çok var. Devlet müzesinin eser satması ne demek? Çok çirkin bir durum. Urartu dönemi bir matara kazıdan paramparça çıkar. Müzeye getirin o parçalara direk etüdlük der. Ancak restore edip piyasada satın. Yani bunun önünü alamazsınız.”

19 Şubat günü Evrensel gazetesi düzenlemeyi ‘Sahibinden satýlýk tarihi eser’ manþetiyle duyurmuþtu.

Bakanlığa göre denetim olacak

Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada düzenleme şöyle savunuldu: “Özel müze izni ya da koleksiyon izin belgesi iptal edilenlerin koleksiyonlarında bulunan eserlerin yanı sıra aralarında yapacakları eser hareketlerine ilişkin işlemler düzenlenmiştir.

Devlet müzesine alınmasına gerek duyulmayan özel koleksiyon eserleri ile etütlük nitelikli eserlerin bakanlığımız denetimindeki diğer bir koleksiyoncu veya özel müzeye satılması yoluyla kültür varlığının kayıt altına alınması ve denetim amaçlanmıştır.

Ayrıca özel müze ve koleksiyoncular tarafından satın alınması düşünülen eserlerin de mutlak surette önce bakanlık müzesine getirilerek belgelendirilmesi ve devletin rüçhan hakkını (öncellikli satın alma hakkı) kullanması daha anlaşılır hale getirilmiştir.”

http://egeninsesi.com/65174-bu_yil_kac_paralik_eser_topladiniz



-------
Free Hit Counter