Sayfalar

23 Eylül 2011 Cuma

Fatoş Güney, Soli-Pompeiopolis'i Ziyaret Etti!




Mersin Arkeo-Sev Platformu, Fatoş Güney’in Soli-Pompeiopolis antik kentini gezdiği duyurdu…


Arkeo-Sev Platformu tarafından yapılan yazılı açıklamada şöyle deniliyor:

“Arkeolojik kültür varlıklarının korunması ve tanıtımı için çaba gösteren Arkeo-Sev Platformu olarak, sayın Fatoş Güney’in  davetimize uyarak Mersin’de Soli-Pompeiopolis antik kentini gezmiş olmasından mutluluk duyuyoruz.

18. Uluslararası Altın Koza Film Festivali” etkinlikleri kapsamında Adana'ya gelen ve “Adana Sinema Müzesi” açılış etkinliklerine katılan sayın Fatoş Güney'in, Soli-Pompeiopolis antik kentini ziyaret ederek, diğer kültürel alanlarda olduğu gibi, arkeolojik kültür varlıklarının korunup tanıtılmasına da sağladığı moral desteğinden ötürü, kendilerine  çok teşekkür ediyoruz.

Sayın Fatoş Güney, Soli-Pompeiopolis sütunlarının restore edilen alanını ve antik Liman bölgesini ziyaret ederken, kendisine bu alanla ilgili tarihsel bilgiler verilmiş; restore edilen sütunların önünden geçen  motorlu taşıt karayolunun yarattığı sarsıntının uzun vadeli  sakıncaları ve  Arkeo-Sev Platformu  tarafından  bu yol güzergahında acilen tedbir alınması isteğinin gerekçeleri de anlatılmıştır.

Arkeo-Sev Platfrormu, Soli-Pompeiopolis gibi kültür değerlerinin korunmasına yönelik olumlu çalışmaları desteklerken, aynı zamanda, bu alanlardaki tehlikelere ve sorunlara dikkat çekmeye devam edecektir. Arkeo-Sev Platformunun bu alandaki ilkesi “objektif davranma”dır.


Gönüllülük esası temelinde bir sivil toplum çalışması yürüten Arkeo-Sev Platformunun çabaları, toplumsal çıkarlar doğrultusunda sürdürülecektir.

Bu çabalarımıza herkesin destek vermesini istiyor; arkeo-sev’er kamuoyunun çalışmalarımıza aktif katılımlarını bekliyoruz.”







**




**




**

15 Eylül 2011 Perşembe

Magnesia Stadyumu

Antik dünyanın coşkulu mekânı: Magnesia Stadyumu

"Yarışlar Kenti Magnesia"da dünyanın en büyük antik stadyumu gün ışığına kavuşmayı bekliyor. Neden spor kulüplerimizin Avrupa Kupası maçları bu antik stadyumda oynanmasın?


POSTA İNTERNET

Magnesia antik kentinde 2 yıldır sürdürülen kazı çalışmaları Anadolu'nun en büyük ve görkemli spor merkezlerinden biri Magnesia Stadyumu'nun açığa çıkmasını sağladı.

Günümüzdeki futbol taraftarlığına benzer şekilde antik dönemde de üzerine bahis oynadıklari ve sevda ile bağlandıkları yarışmacıların ter döktüğü 190 metre uzunluğunda, binlerce seyirciyi ağırlayan Magnesia Stadyumu kazılarla açığa çıkarılıyor.

Açığa çıkan kalıntılar antik dünyada yapılan yarışların görkemini hâlâ üzerinde taşıyor.

M.Ö. 1. yüzyıla ait bir yüzük taşı olan kameonun tüm yüzeyini, kanatlı bir Eros'un sağa doğru sürdüğü iki atlı araba kaplamaktadır. Eros çıplaktır. Sağ elinde kırbacı vardır, sol eliyle dizginleri tutmaktadır. Öndeki at arkadakini neredeyse tamamen kapatmaktadır. Erso kamçısını sallamış ve atları dörtnala kaldırmıştır. Bu kameo, Magnesia'nın o unutulan oyunlarının farkını ve önemini yeniden vurgulamıştır.

Binlerce mermer oturma sırasına sahip olan Magnesia stadyumunda günümüzdekine benzer şekilde oturma sıralarının belli gruplar için önceden belirlenmiş olması ilginçtir.

Kendi yarışmacılarını desteklemek için gelen Efesliler'in 2500 kişilik bir bölüme "bu koltuklar Ephesos'tan gelenlere ayrılmıştır" yazısını yazmaları, günümüze kadar gelen loca kültürünün temelleri hakkında fikir vermektedir.

Kazılardan çıkan bir başka şaşırtıcı gerçekse psikolojik bir sorunu olanlar için bile özel oturma yerlerinin ayrılmış olması.

Bulunan yazıtların çoğu, meslek gruplarının da özel yerlerinin olduğunu gösteriyor. Bugün stadyumlarda esnaf dayanışmasını göremesek de antik dönemde esnaf gruplarının, derneklerinin yarışmaları seyretmek için yer ayırttığı kazılarla ortaya çıkarılmış durumda. Fırıncılar, tuzlu balık üreticileri, kuşçular, bahçıvanlar bu meslek kuruluşlarından bazıları ve günümüzdeki ünlü "Çarşı grubu"nu çağrıştırmakta.

Magnesia Antik Stadyumu 2 yıldır Ankara Üniversitesi DTCF Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Orhan Bingöl tarafından kazılıyor. 2 yıldır sürdürdüğü kazıların çok önemli sonuçlar ortaya çıkardığını ifade eden Prof. Dr. Bingöl, Anadolu'da yeni bir stadyumun ortaya çıkarılmasının Türkiye turizmi için çok önemli bir gelişme olacağının altını çiziyor.


Prof. Dr. Orhan Bingöl'ün çalışmalarla ilgili sıkıntısı ise yüksek maliyetler. Devletin sağladığı olanaklarla böylesi dev kazı ve restorasyonların üstesinden gelmenin kolay olamdığını söyleyen Prof. Bingöl, ilginç bir de öneri ortaya atıyor:

"Neden bu stadyumların kazı ve restorasyonlarını büyük kulüplerimiz üstlenmesin? Niye, Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın ya da diğer kent kulüplerinin bir antik stadyumu olmasın? Niye Efes Pilsen Eczacı ya da diğer takımlarımız, Avrupa Kupası maçlarını sponsorluklarını yaptıkları antik stadyumlarda oynamasınlar?















Niye, atletizm müsabakaları, hatta aday olduğumuz 2020 Olimpiyatlarındaki bazı karşılaşmalar antik stadyumlarda yapılmasın ki?

Büyük kentlerdeki ulaşım sorununu düşünürseniz, örneğin Magnesia'ya ulaşmak (Bodrum otoyol çıkışından sadece 1.5 km. Adnan Menderes havaalanı 80 km.) Olimpiyat stadına ulaşmaktan çok daha kolay.

Kendi hesabıma konuşayım, yılda 150-200 bin TL tutarında sadece stadyumda kullanılacak beş yıllık bir destekle Türkiye ve dünya, Magnesia'da 30.000 kişilik şahane bir stadyum kazanacaktır. Ben bölümlerden birini "yeni açık" ve "çarşı" olarak adlandırdım bile!"

Magnesia ile ilgili çok daha detaylı incelemeyi "Aktüel Arkeoloji" Dergisi'nin yeni sayısında bulabilirsiniz. YASEMİN KAPTANBAŞ / POSTA İNTERNET

**






Üç büyüklerden sponsorluk bekliyor

Dünyanın en büyük antik stadyumundaki kazı çalışmaları maddi yetersizlik yüzünden yapılamıyor. Kazının tamamlanması için adres Üç Büyükler gösteriliyor.




İSTANBUL - Batı Anadolu’nun en önemli antik kentlerinden Magnesia'da birkaç yıl önce bulunan stadyumun yarısına kadar kazı çalışmaları yapılmış ancak maddi yetersizlik yüzünden kazı tamamlanamamıştı.

Aktüel Arkeoloji Dergisi, futbol takımlarının özellikle üç büyükler Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın bir kampanya ile antik stadyumun kazısına destek verebilmelerinin önemli bir gelişme olacağı düşüncesinde.




Yarışlar Kenti Magnesia
Bir stadionda kazı yapmayı planlamak, son yıllara kadar pek de göze alınamayacak bir girişimdi. Buna neden olarak, büyük bir çaba, süre ve yüksek maliyet sonrası ortaya çıkacak sonuçların bilinenlerden pek de farklı olmayacağı önyargısı gösterilebilir. Ayrıca bu olumsuz görünüşle ortaya çıkarılacak kalıntının koruma, konservasyon ve restorasyonuna yönelik uygulama ve harcamaların büyüklüğünden kaçınma güdüsünü (eğer varsa!) de eklemek gerekir. Bu ya da benzer nedenlerden ötürü yurdumuzdaki stadionlar neredeyse hiç kazı yapılmaksızın sadece belli ayrıntılarıyla kısmen incelenebilmiş, kiminde yapının tümünde olmasa bile, bazı bölümlerinde yürütülen kazı ve sondajlarla sonuç almaya çalışılmış, birçoğu ise henüz hiçbir çalışma yapılmadan kısa tanıtım ya da sayısal bilgilere içerik oluşturmaktan öteye geçememişlerdir.

Tüm bunlara ve Magnesia stadionunun yoğun bir bitki örtüsü ve heyelanla gelen toprak altında tümüyle kaybolmuş bir alan olmasına rağmen, doğaya karşı bir savaş olarak, “Magnesia stadionu doğaya teslim edilemez” sloganıyla bir girişimde bulunmanın kaçınılmaz olduğu açıkça görülmekteydi. Yapının, doğanın verdiği zarar dışında oldukça sağlam olduğuna ilişkin izlenimleri ve ön bilgileri doğrulamak; ayrıca yeni bilgiler edinmek amacıyla ilk kez 2004 yılında bir hafta süreli kısa bir çalışma yapıldı. 2007 yılında yeniden ele alınan stadionda yürütülen çalışmalarla, 2004 yılı buluntu ve izlenimlerin daha da güçlenerek örtüşmeleri üzerine Tübitak destekli bir “Stadion Projesi” oluşturuldu. “Magnesia Stadionunun Yapısal ve Sosyokültürel Özelliklerinin Bilimsel Açıdan Araştırılması” adı altında üç yıllık bir çalışmayı amaçlayan bu başvurumuzun onaylanması üzerine stadionda 2008 yılından bugüne kadar süren bir çalışma içine girilmiştir.
Yapılan çalışmalarla stadionun doğu uzun tribününün neredeyse tamamı, sphendonanın (dönüş yuvarlağı) yarısı ve ayrıca start yapısı ile kuzeydoğu analemma duvarı ortaya çıkarıldı. Bu çalışmalarda en büyük zorluk, sphendonayı ve arenayı dolduran mil ve heyelan dolgusunun taşınmasında yaşandı ve taşıma olanaklarının yokluğundan katlanılamaz boyutlara ulaştı. Bu durum belki de en iyi korunmuş ve en güzel sonuçlarla bizi şaşkınlığa uğratan sphendonaya ulaşılmışken stadion kazılarının bitirilmesine neden olacak bir boyuta ulaştı. Yapılan çalışmalarla galeri ve diazoma duvarlarının yıkılan bölümleri onarılarak çevredeki toprağın yapının içine yeniden dolmasına elden geldiğince engel olmaya çalışıldı. Tüm olanaksızlıklara karşın bu kadar kısa bir sürede bu kadar kapsamlı bir işi başarmış olmaktan onur duyuyor ve ekipteki tüm arkadaşlarıma özverileri ve olumlu katkıları için teşekkür ediyorum.






Magnesia stadionu, Gümüşdağ’ın (Thorax) ovaya ulaşan son yamaçlarını oluşturan iki tepenin arasında yer alır. U planlı bir yapıdır. Arenaya kuzeyindeki bir “Anıtsal Kapı”dan girilir. Bu kapı, aynı zamanda bir “başlangıç” yapısıdır. “Bitiş” çizgisinin bulunduğu yere kadar olan uzunluk 189 metredir. Doğu ve batıda karşılıklı yerleştirilmiş on birer oturma dilimi ile bunları güneyde birleştiren yarım daire planlı bölümdeki (sphendona) beş oturma dilimi, stadionun tribünlerini oluşturur. Böylece toplam yirmi yedi oturma diliminden oluşan tribünler iki kademelidir. İki kademe arasında, ayrıca altta ve üstte dolaşma yolları oturma dilimleri arasında merdivenler yer alır. Galeriler, yapıyı çevreleyen en üsttekiler, yukarıdan gelen izleyicilerin yapıya girdikleri, daha çok ayaktaki izleyicilere yönelik bölümlerdir. Aynı zamanda istinat duvarı görevi görmektedirler. Ortadaki arena, izleyicilerin orada bulunmalarına neden olan sportif oyunların yapıldığı alandır. Tribünlerden arenaya merdivenlerle inilir ya da oradan tribünlere çıkılır. Tribünler arenadan bir podyum ile yükseltilmişlerdir. Stadionun en önemli özellikleri arasında bölüm bölüm de olsa çok iyi korunmuş olması, arkasındaki giderek yükselen tek, çift ve sphendonada üç katlı galerileri ile en yüksek stadion olması sayılabilir. Arenadan başlayarak çıkılan merdivenlerle üst galeriye ulaşıldığında yükseklik 45 metreyi aşar.



************



14 Eylül 2011 Çarşamba

Arkeo-Sev'er Kamuoyuna

Mersin'de Göbekli Tepe Konferansı
Ve İSK Tarafından Hazırlanan
"Mersin Arkeoloji Günleri"
Hakkında Açıklama



Arkeo-Sev'er Kamuoyuna....

Oluşumundan bu yana gönüllü çalışmalarını kamuoyuyla paylaşımda şeffaf bir çizgi izleyen Arkeo-Sev Platformu’nun, Şanlıurfa-Göbekli Tepe kazı alanını ve gerekse kazı heyeti başkanı sayın Klaus Schmidt’in çalışmalarını kamuoyuna aktarmak için gösterdiği çabalar sayfalarımızdan izlenebilir.

12 000 yıllık Göbekli Tepe arkeolojik bulgularına verdiğimiz bu önem doğrultusunda,  Mersin'in arkeoloji birikimine katkı sunabilmek amacıyla, 26 Mayıs 2011 tarihinde, sayın Klaus Schmidt'in 16. Mersin Arkeoloji Günleri'ne şeref konuğu olarak davet edilmesi önerisini, İSK Yönetim Kurulu’na yazılı olarak ilettik. Doğal olarak böyle bir öneride bulunmadan  önce, kendileriyle zaten temas halinde bulunduğumuz sayın Klaus Schmidt ve Çiğdem Köksal Schmidt'in ön onaylarını almıştık.

İSK Yönetimi içindeki bir bölüm kişi veya kişiler, bu süreçte, önce, sayın Klaus Schmidt ile ikinci bir kanal yoluyla irtibata geçerek bizi devreden çıkarma yolunu benimsediler. Böylece bizim önerdiğimiz bir konuyu bizi devreden çıkararak bizsiz gerçekleştirme gibi bir uygulamaya imza atmış oldular. Biz, önemli olanın Klaus Schmidt'in Mersin Arkeoloji Günleri'ne gelmesi olduğundan hareket ederek, olgun bir tutumla, Mersin Arkeoloji Günleri’ne davet temaslarından dışarı çekildik.

Fakat etik dışı tutumlar yine de  durmadı. 

Daha sonra da, bu kez, 7 Ekim 2011 de Arkeo - Sev ve Akdeniz Belediyesi ortaklığı ile yapılması planlanan ve konuşmacı olarak sayın Klaus Schmidt'in, tercüman olarak da sayın Çiğdem Köksal Schmidt'in yer alacağı “Göbekli Tepe Bulguları” başlıklı Konferansın gerçekleşmesini önlemeye yönelik çirkin oyunlara girişilmiş olduğu ortaya çıktı.

Bu gelişmeler  tamamen belgeli ve kanıtlı olarak ortadadır.


Mersin Arkeoloji Günleri programına ilişkin olarak, basında 12 Eylül 2011 tarihinde yayınlanan program metninde,  7 Ekim 2011 Cuma günü için, yani etkinliğin ilk günü için, Göbekli Tepe ve sayın  Klaus Schmidt ile ilgili bir etkinlik olduğuna dair en küçük bir ibare bile yer almamaktaydı.

Cuma günü programı için yapılan açıklama sadece şöyleydi:

“Arkeoloji günlerinin açılışında Kültür Mirasına Katkı Ödül’ü verilecek.
Ödül töreni İçel Sanat Kulübü’nde gerçekleştirilecek. Kültür Mirasına Katkı Ödülü Prof. Dr. Cevat Erder’e, yerel ödüller ise Şinasi Develi ve İlyas Yılgör’e verilecek.

Arkeoloji günlerinde ayrıca Nodar Kıvırkeva Yağlı Boya Resim Sergisi gezilebilecek.”
 (*)

Biliyoruz ki, 15 yıllık tarihi boyunca, “Mersin Arkeoloji Günleri”nde açılış günü olan Cuma günü “Konferans” veya “Sunum” türü bir etkinlik asla gerçekleşmemiştir.

15 Temmuz 2011 tarihli Mersin İstikbal gazetesinde yayınlanan haberde de,  bu eski gelenek temelinde bir "program" açıklaması yapılmış ve 7 Ekim 2011 Cuma günü için sadece Kokteyl-açılış vb. türü etkinliklerin olacağı ilan edilerek şöyle denilmişti:

“İçel Sanat Kulübü, Türkiye ölçeğinde 'Kültürel Mirasa Katkı Ödülleri' vermektedir. Dokuzuncu yılındaki ödül bu yıl 7 Ekim saat 17 30 da  XVI. MERSİN ARKEOLOJİ GÜNLERİ açılış programında takdim edilecektir. Müzik dinletisi ile açılacak resim sergisi ve kokteylin ardından bahçede yenilecek  'Geleneksel Dostluk Yemeği' var.
İkinci gün 8 Ekim Cumartesi bilimsel oturumlarda yeni kazı çalışmaları anlatılacak, 9 Ekim Pazar günü yöremizdeki arkeolojik bir alana gezi yapılacaktır.” (**)

Sonuç olarak, 12 Eylül 2011 tarihine kadar olan süreçte, sayın Klaus Schmidt ile ilgili olarak, onun  Arkeoloji Günleri’nde Cuma günkü açılış  etkinliklerinde yer alacağına dair  bir açıklama, ima veya işaret bulunmadığı ortadadır.

Fakat, tam da, Arkeo-Sev Platformu ile Akdeniz Belediyesi tarafından ortaklaşa hazırlanmış olan  ve konuşmacısının sayın Klaus Schmidt olduğu “Göbekli Tepe Bulguları Konferansı”nın ilan edilmesinden sonra, programlarda bazı "oynamalar" yapılarak;  gün ve saat çakıştırması yapma yoluyla, 7 Ekim 2011 Saat : 18 00-22 00 arasında, toplam 200 kişilik  Belediye Konferans Salonunda
Arkeo Sev ile Akdeniz Belediyesi'nin  ortaklaşa düzenleyeceği "Göbekli Tepe Bulguları" konferansını önleyen bir adım atılmıştır.

Son anda yapılan  böyle bir "düzenleme" ile, sayın Klaus Schmidt'e, Cuma akşamı İSK etkinlikleri içinde araya sıkıştırıldığı çok açık olan bir saatlik bir "konuşma" eklentisi yapılmıştır.

Böylece Klaus Schmidt'in konuşmacı olduğu ve  4 saat sürmesi öngörülenGöbekli Tepe Bulguları Konferansı”na katılmasının yolu kapatılmış; sayın Klaus Schmidt,  iki etkinlik arasında bir tercih yapmaya zorlanmıştır.

Bu son derece kötü ve çirkin  davranışı kınıyoruz.

Peki, böyle bir açılış gününde, son anda, Klaus Schmidt'e, 18.30-19 30 aralığında, tercümesiyle birlikte toplam bir saatlik süre vererek, açılış, kokteyl ve yemek arasına  sıkıştırılmış bir “konuşma” eklentisi ve  küçük bir salon toplantısı,  Arkeo-Sev ile Akdeniz Belediyesi tarafından ortaklaşa hazırlanan, 4 saatlik  doyurucu, bilimsel bir Konferans programının alternatifi olabilir mi?

Sayın Klaus Schmidt’in yabancı bir dilde yapacağı konuşmanın Türkçe’ye tercümesinin gerçek zamanı  yarıya düşüreceği belli olduğuna göre, bu “Göbekli Tepe Kazıları” konuşması, İSK'daki katılımcılara, yaklaşık olarak  30 dakikalık bir Türkçe sunum olanağı ile verilmiş olacaktır. Bu durum, Göbekli Tepe bulgularının  uluslararası alanda çığır açan önemiyle hiçbir şekilde uyumlu değildir.

Arkeo-Sev Platformunun, Mersin’de arkeolojik alandaki çabalara sivil  yurttaşları katma isteğine karşı,
içe kapalı bürokratik kastın yıkıcı direniş çabalarını hayretle seyrediyoruz. 

Bu çirkin  tutumları i
lgili kamuoyuna şikayet ediyoruz.

Bu yaklaşımlar değişmediği sürece, Mersin Arkeoloji Günleri'ni, ulusal ve uluslararası düzlemde  anılabilecek bir arkeoloji etkinlikleri kapsamına doğru yükseltmenin mümkün olup olmadığını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

Saygılarımızla.




*****

ıklamalar:
1)
İSK Yönetim Kurulu tarafından, vakit geçirilmeden,  "Mersin Arkeoloji Günleri" için  İSK temsilcileri ile birlikte, konuyla ilgili tüm öteki güçlerin ve Arkeo-Sev Platformu temsilcilerinden oluşacak olan, yeni ve şeffaf  bir çalışma düzenine sahip "Mersin Arkeoloji Günleri Düzenleme Komitesi" kurulacağının ilan edilmesini talep ediyoruz.

Mersin arkeolojisine ilişkin konuların sadece İçel Sanat Kulübü'nün sahipliğinde ele alınamayacağını; MEÜ Arkeoloji Bölümü'nün kendi varlığını hiçe sayan tutumunun değişmesi gerektiğini; Arkeo-Sev Platformu'nunun fikirlerini alıp kendisini ise bu etkinliklerden dışlamayı marifet sanan  bürokratik kastın Mersin'in arkeolojik zenginliğinin tanıtımını engelleme gücünü bulamayacağını buradan açıkca ilan ediyoruz.

Arkeo-Sev Platformu olarak, "İçel Sanat Kulübü"  ve Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nün tüm bu gelişmelerdeki yerleri, rolleri ve tutumlarının anlamları üzerine, tüm kamuoyuna önümüzdeki dönemde daha geniş açıklamalar yapacağız ve konuyu en geniş haliyle Mersin kamuoyuna mal edeceğiz.



2)
Harun Arslan'ın  "İÇEL SANAT KULÜBÜ “SANAT”IN NERESİNDE ?" başlıklı yazısında İSK yönetiminin, "arkeoloji" ve "tarihi değerleri koruma" konusundaki tutumları hakkında ciddi ithamlar bulunmaktadır.

İSK Yönetim Kurulu tarafından  bu konuda açıklama yapılacağını umuyoruz...
3) Tarihin Korunması Adına Tarihi Eserlerin Bozulması mı?

Gazetelere "Tarihin korunması için..." diye geçen ve 263.827 TL tutarındaki ödeneğin % 95'i İl Özel İdaresi tarafından karşılanan "İçel Sanat Kulübü Restorasyon Uygulama İşi"nde "tarih
i havuzun yok edilmesi" vb. işlemin nasıl bir "tarih koruması" olduğu konusu herhalde kamuoyuna açıklanacaktır diye umuyoruz...

Mersin'de restorasyon işlerine ayrılan bütçeden, Ayatekla'ya ayrılandan iki mislinden daha fazla pay alan İSK'nın bu "ihtiyaç" oranı; onun "yirmi yıllık" tarihiyle karşılaştırıldığında pek anlaşılır değildir.

Şeffaf bir yönetim tarzından uzak, 30-40 kişilik elit elinde çevrilen İSK yönetimi, üyelerinden aidat üstüne aidat isterken, mali bütçesini tüm şeffaflığıyla yayınlarsa; üyelerini tüm süreçlere katarsa, İSK çalışmalarına katkı ve katılım o ölçüde artar. Oysa gördük ki, bu yönetim eliti "Mersin Arkeoloji Günleri"ne Arkeo-sev katkısını her türlü etik değeri hiçe sayarak engellemeye, baltalamaya çalışan bir yönetim...

---
Bağlantılar:

(*) http://www.gazeteimece.com/kultur-sanat/arkeoloji-gunleri-7-8-9-ekimde.htm

 (**) http://www.mersinistikbal.net/kultur-sanat/11266-arkeoloji-gunleri-basliyor-.html
 (***) http://www.mersinim.net/icel-sanat-kulubu-%E2%80%9Csanat%E2%80%9Din-neresinde--makale,120.html



**


ARKEOLOJİ GÜNLERİ 7-8-9 EKİM'DE


İmece Haber Merkezi- İçel Sanat Kulübü’nün organize ettiği Arkeoloji Günleri başlıyor. On altıncısı gerçekleştirilecek olan Arkeoloji Günleri 7 Ekim’de başlayacak ve 9 Eylül’de sona erecek

13 Eylül 2011 Salı 11:37


Arkeoloji günlerinin açılışında Kültür Mirasına Katkı Ödül’ü verilecek.
Ödül töreni İçel Sanat Kulübü’nde gerçekleştirilecek. Kültür Mirasına Katkı Ödülü Prof. Dr. Cevat Erder’e, yerel ödüller ise Şinasi Develi ve İlyas Yılgör’e verilecek.

Arkeoloji günlerinde ayrıca Nodar Kıvırkeva Yağlı Boya Resim Sergisi gezilebilecek.

Etkinliğin ikinci gününde ise yapılan kazı çalışmaları hakkında bilgiler verilecek.

Prof. Dr. Isabella Caneva, “Yumuktepe Prehistorik Dönem Çalışmaları 2011” çalışmalarını,
Prof. Dr. Remzi Yağcı, “Soli Pompeiopolis 2011 Kazıları” ve Prof. Dr. Mustafa Sayar, “2011 Yılı Mersin ve Çevresi Eski Çağ Araştırmaları” hakkında bilgi verecek.

12.00’da başlayacak ikinci oturumda Prof. Dr. Eugenia Equini Schneider, “Ayaş Kazısı 2011” Prof. Dr. Levent Zoroğlu, “Kelenderis Kazıları 2011”, Prof. Dr. Emel Erten – Ark.Tuna Akçay, “Olba 2011 Kazıları” hakkında konuşacak.

Öğleden sonra yapılacak üçüncü oturumda ise Yrd. Doç. Dr. Ümit Aydınoğlu, “Antik Zeytinyağı Atölyeleri Kazıları”, Dr. Nida Naycı, “Kanlıdivane Örenyeri Çevre Düzenleme Projesi”,
Ahmet Mörel, “MART (Mersin Üniversitesi Arkeoloji Topluluğu) İlköğretim Okullarında Arkeoloji Dersleri Projesi” hakkında bilgi verecek.

Son oturumda ise Prof. Dr. Serra Durugönül, “Silifke Müzesi Taş Eserler Katalog Çalışması”, Songül Ceylan Bala, “Mersin Kültür Envanteri Projesi”, Mehmet Çavuş, “Tarsus Kültür Envanteri Projesi” ile ilgili konuşacak. Arkeoloji günlerinin 3. gününde ise Antik, Arkeolojik çevre gezisi gerçekleştirilecek.
***


ARKEOLOJİ GÜNLERİ BAŞLIYOR

İçel Sanat Kulübü onbeş yılı aşkın süredir her yıl “Arkeoloji Günleri” düzenliyor.

15 -07-2011

İçel Sanat Kulübü onbeş yılı aşkın süredir her yıl “Arkeoloji Günleri” düzenliyor.

7-8-9 Ekim 2011 tarihinde yapılacak olan 16. Mersin Arkeoloji Günleri’nin ayrıntılı programı hazırlanmaktadır.

Türkiye gündeminde “gereken yerini” alamayan Anadolu Arkeoloji çalışmaları için İçel Sanat Kulübü kısıtlı olanaklarıyla destek olmaya çalışıyor. Her yıl yöremizde yapılan arkeoloji çalışmalarını düzenli olarak Mersinlilere duyuruyor.

Bu yıl İçel Sanat Kulübü Mersin Üniversitesi Arkeoloji bölüm başkanı sayın Prof.Dr. Serra Durugönül’ün desteğini alıyor. Yöremizde yapılan arkeolojik kazı çalışmalarının anlatılacağı program yanında; Arkeoloji topluluğu öğrencileri de kültürel mirası koruma amaçlı bir eğitim programı ile çocuklara ve gençlere arkeolojiyi anlatacaklar.

İçel Sanat Kulübü, Türkiye ölçeğinde “Kültürel Mirasa Katkı Ödülleri” vermektedir. Dokuzuncu yılındaki ödül bu yıl 7 Ekim saat 17 30 da
XVI. MERSİN ARKEOLOJİ GÜNLERİ açılış programında takdim edilecektir. Müzik dinletisi ile açılacak resim sergisi ve kokteylin ardından bahçede yenilecek

“Geleneksel Dostluk Yemeği” var.

İkinci gün 8 Ekim Cumartesi bilimsel oturumlarda yeni kazı çalışmaları anlatılacak,
9 Ekim Pazar günü yöremizdeki arkeolojik bir alana gezi yapılacaktır..


****



**********

11 Eylül 2011 Pazar

Arkeo Sev : “Soli Sütunları İçin Tedbir Alınsın!”


Arkeo Sev:
“Soli Sütunlarına Zarar Veren
Sahil Yolundaki Taşıt Trafiği İçin Tedbir Alınsın...”

Arkeo Sev Özel Haber

Arkeolojik kültür varlıklarının korunması ve gelecek nesillere taşınabilmesi için gönüllü çalışma yürüten Arkeo Sev Platformu tarafından yapılan yazılı açıklamada: “Soli-Pompeiopolis  antik  kenti, sadece Mezitli için değil, Mersin ve tüm Türkiye için, uluslararası bir dünya kültür emanetidir.  UNESCO Dünya Kültür Mirası Aday Listesinde yer alması gereken böyle değerli bir kültür emanetinin korunmasından hepimiz sorumluyuz” denildi.

Mersin-Mezitli merkez ilçesine bağlı Soli’deki  2000 yıllık  sütunların ilk bölümünde restorasyon çalışmalarına başlanmasının çok olumlu bir adım olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “restorasyonla ayağa kaldırılmaya çalışılan sütunların önünden geçen motorlu  taşıt  yolunda oluşan vibrasyon ve rezonansın yıkıcı etkisine karşı herhangi bir tedbir alınmamış olmasına anlam veremiyoruz” denildi.

Arkeo Sev tarafından yapılan yazılı açıklama şöyle devam ediyor:

“Sayın Prof. Dr. Remzi YAĞCI başkanlığındaki bir ekip tarafından 12 yıldır kesintisiz sürdürülen kazı çalışmalarında elde edilen arkeolojik bulgularla, antik kent ve antik limanın, örneği az bulunan bir dünya kültür mirası olduğu her geçen gün daha çok anlaşılmaktadır.

UNESCO Doğal ve Kültürel Miras Listesine aday olarak girmesi için bütünlüklü bir koruma planı dahilinde sistemli çalışma yapılması gereken  bu tarihsel zenginliğin korunabilmesi için, şu anda hiçbir  hız ve tonaj sınırlaması olmayan motorlu taşıt  trafiğinin yol açtığı ciddi sarsıntılara karşı  acilen tedbir alınması gerekmektedir.

Başta, Mersin Valisi sayın Hasan Basri Güzeloğlu olmak üzere tüm yetkililerden, konuya sahip çıkmalarını bekliyoruz.

Dilekçemizin takibinin,  Mersin Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Koordinasyon Merkezi (UKOME)’ne aktarılması, umuyoruz ki, tedbir alınmasını uzatacak bir sürece yol açmayacaktır.

Mezitli ve Mersin kamuoyunun ve yerel medyamızın,  kendi alanlarında çok değerli bu arkeolojik emanetlere sahip çıkacaklarını umuyoruz.”

***



Soli-Pompeiopolis Sütunları Önünden Geçen
301. Sokak Sahil Yolu İçin
Tedbir Alınması Hakkında Dilekçe:




Sayın Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu'na,

Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne

Mersin Müzesi Müdürüne

Mimarlar Odası Mersin Şubesi'ne

Mezitli Belediyesi’ne
 
Mersin Merkez İlçe Mezitli’de, Viranşehir bölgesinde, Soli-Pompeiopolis 1. dereceden arkeolojik sit alanında, Güney-Liman ucundaki sütunların önünden, antik Liman çanağı dolgusu üzerinden,  haritada “301. Sokak” olarak yer alan bir karayolu geçmektedir.

Antik liman yoluyla şehre girişin sağlandığı ana kapının bulunduğu varsayılan alan üzerinden geçen ve ayağa dikilmeye çalışılan sütunlara 3 metre mesafede bulunan “301. Sokak” karayolu, antik liman çanağının kazılmaya başlanmasıyla birlikte, zaten  çalışmaların en temel engeli halini alacaktır.

Tarafımızdan, 21 Ocak 2011 günü  Soli-Pompeiopolis antik şehir ve limana yapılan keşfi takiben  kaleme alınan raporumuzda:
“…. Liman parkı yönündeki asfalt yola, Karayolları ile iletişim halinde, çift taraflı hız ve ağırlık uyarı panolarının yerleştirilmesi yanında çift taraflı kasisler konulmasında sütunların geleceği için yarar olacağı gözlemlenmiştir” denilmişti:
 
 
Farklı kurumlara ve bu arada Mezitli Belediyesi’ne de sunulan Arkeo-Sev’in ilgili raporunda önerilen  “hız ve tonaj sınırlaması” gibi tedbirlere, “301. Sokak” yolunun ilgili bölümlerinde, başvurulmadığını üzüntüyle saptıyoruz.

Soli-Pompeiopolis için bütünlüklü ve ana hedefli bir koruma planı yapılmadan, güney uçtaki 14 sütun için özel bir restorasyon projesi hazırlanmış ve Mezitli Belediyesi’nin hazırladığı bu projeye Mersin İl Özel idaresi tarafından % 80 katkı payı karşılığı 800 000 Tl.  aktarılmıştır.  İlgili sütunların restorasyon yapım işi yüklenci firma tarafından yürütülmektedir.

Arkeo-sev tarafından bölgede yapılan incelemeler, şu an itibariyle, restore edilen sütunlara 3 metre mesafedeki “301. sokak” sahil yolu üzerinde hız ve tonaj limitine ait bir tedbir alınmadığını; restorasyon çalışmasının ise sürmekte olduğunu göstermektedir.

Haritada “301. Sokak” olarak geçen bu karayolunda, sütunlar bölgesinde oluşan vibrasyon ve rezonansın yıkıcı etkisine karşı bir tedbir düşünülmeden, sütunların ayağa kaldırılması çalışmasına devam edilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz.

Bu noktada, yüklenici firmaya da sorumluluklarını özel olarak anımsatmak istiyoruz.
 
Biz Arkeo-sev olarak, şu anda üzerinde özel bir hız ve tonaj kısıtlaması olmayan  “301. Sokak” yolu ile ilgili olarak:

- Uzun vadede, “Madımak Sitesi” ile “Jasmin İşletmesi” arasındaki bölümün taşıt trafiğine tümüyle kapatılması,

 
- Acil olarak ise, “Madımak Sitesi” ile “Jasmin İşletmesi” arasındaki bölümde hız ve tonaj limitli bir uygulamaya geçilmesi,
gerektiğini düşünüyoruz.

Bu noktada, bir  “bilirkişi heyeti”nin yerinde incelemesine bağlı olarak, uygun görülen önlemlerin acilen alınmasını saygılarımızla arz ederiz.

Arkeo-Sev Projesi Girişimi


 



Arkeo Sev Dilekçesine verilen resmi yanıt:


 

 
Sayı: M33 7 Mez 0-11-13
Konu: Dilekçe (Arkeo Sev)

Mezitli Kaymakamlığı,
İlçe Yazı İşleri Müdürlüğüne,

İlgi: 04.08.2011 tarih ve 252-2937 sayılı yazınız

    İlgi yazı ekinde Arkeo Sev Projesi ismi ile gönderilen dilekçede; kazı çalışmaları devam eden Soli Pompeiopolis Antik Liman Kenti’nin güneyinden geçen 34301. sokakta oluşabilecek vibrasyon ve rezonans sonucu kazı çalışmalarının olumsuz etkilenebileceği belirtilmiş, uzun vadede “ Madımak Sitesi”  ile “Jasmin Could Otel ” arasındaki bölümün tümüyle taşıt trafiğine kapatılması, acil olarak ise belirtilen bölümde hız ve tonaj limitli bir uygulamaya geçilmesi talep edilmiştir.
   Belirtilen talep ile ilgili yürütmelerin Mersin Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Koordinasyon Merkezi (UKOME) tarafından karara bağlanması gerektiğinden hız ve tonaj limiti uygulamasına geçilebilmesi için konunun UKOME genel kuruluna bildirileceğini arz ederim.

**


10 Eylül 2011 Cumartesi

Gaziantep Müzesi - Zeugma Müzesi































-------------

Gaziantep Müzesi

Gaziantep arkeoloji müzesi 3500m2'lik teşhir alanına sahiptir. Yeni yapılan binada 16 adet teşhir salonu, teşhiri yeniden düzenlenen eski binada ise 5 adet teşhir salonu bulunmaktadır. Yeni binadaki teşhir salonlarında Zeugma kurtarma kazılarında bulunan 550m.2 mozaik, 120m.2 fresk ve heykeller teşhir edilirken, eski binada ise Gaziantep çevresinin kronolojisiyle ilgili 1752 adet eser teşhir edilmektedir.

Zeugma Mozaik Müzesi iki katlı olup, 16 adet teşhir salonu bulunmaktadır. Alt katta, Zeugma 2000 yılı kurtarma kazılarında meydana çıkarılan Poseidon ve Euphrates villalarının sütunlu avlusu, yemek odası, iç avlusu, mozaikleriyle, freskleriyle ve orijinal mimarisiyle birlikte sergilenmektedir. Bu salonda savaş tanrısı Mars'ın heykeli de yer almaktadır. Duvarlara da Zeugma kurtarma kazılarında bulunan mozaikler monte edilmiştir. Her mozaiğin yanında, resimli bilgi panoları yer almaktadır. İkinci katta, mozaikler ve mezar heykelleri teşhir edilmektedir. Bu katın balkonundan, yeniden kurulan Poseidon villasının avlusundaki Poseidon mozaiği ve oturma odasındaki Perseus mozaiği üstten seyredilmektedir. Ayrıca, bu salondaki oturma sıralarından, Zeugma ve Gaziantep çevresiyle ilgili kısa tanıtım CD leri projeksiyonla izlenebilmektedir.

Pembe giysili Theonoe'nin resmi ziyaretçilere hoş geldiniz dercesine Müze girişinin karşısındaki mozaikte durur. Bu mozaikte, Kointus Kalpornius. adlı mozaik sanatçısının adı da yer alır. Önünde, aşk ve ruhun yan yana resmedildiği mozaik serilidir. Eros aşkı, Psykhe ise ruhu simgelemektedir. Sağda bu mozaiklerin bulunduğu, villalarının maketi yer alır. Bu maketten, Zeugma evinin avlusu, sığ havuzları, çeşmeleri ve mozaikleri görülebilmektedir.

Ön salondan sağa doğru gezi yolu izlenildiğinde, solda duvara monte edilen “Dionysos'un Düğünü”' nün resmedildiği mozaik görülür. 1998 yılında Zeugma'da, teşhir edildiği salondan çalınan bu mozaikte, on iki adet figürden, günümüze sadece üç figür kalmıştır. Bu salondan ulaşılan Okeanos salonunda, nehir tanrılarının anne ve babası Okeanos ve Tethis'in resimlerinin olduğu mozaik ve geometrik desenli mozaikler yer alır.

Bu salondan, müzenin en büyük mekanı olan, Mars salonuna ulaşılır. Güneyinde, Poseidon evinin peristyli, sütunları, sığ havuzu ve mozaiğiyle birlikte yeniden kurulmuştur. Sığ havuzda, denizlerin tanrısı Poseidon, deniz canlılarının arasında resmedilmiştir. Salonun merkezinde savaş tanrısı Mars'ın bronz heykeli, bir elinde mızrak, diğer elinde çiçek tutarak, kızgın bakışlarla ayakta durur. Göz bebeği gümüş ve altından yapılmıştır. Yüzünde öfke ve kızgınlık hakimdir. Savaş ve bereketi simgelemesiyle Dünya'da bilinen tek Mars heykelidir.

Bu salonun tam karşısında “Kadınlar Odası” bulunmaktadır. Odanın tabanında, Samsatlı Zosimos imzalı, “Aphrodite'nin Taçlandırılması” mozaiği serilidir. Bu odanın tam karşısında, Zeugma yontusunun kadın ve erkek büstleri ve heykelleri sergilenmektedir.

Buradan, sola dönüp, peristylin yüksek sütunlarının yanından geçerek, Euphrates salonuna ulaşılır. Solda genç nehir tanrıları arasında Fırat'ın nehir tanrısı Euphrates'in resmedildiği mozaik yer alır. Yanında, Zosimos ustanın bilinen ikinci eseri olan, “Kahvaltıdaki Kadınlar” adlı tiyatro oyununun bir sahnesinin resmedildiği mozaik mevcuttur.

İkinci katta, balkondan, Poseidon ve Perseus-Andromeda mozaiklerinin muhteşem görünümü seyredilerek, mozaiklerin büyüsüne dalınır.

Kronolojik Müzede 5 adet teşhir salonu vardır. Bu müzede eserler, insana duyarlı aydınlatmalı vitrinlerde teşhir edilmektedir. Galerinin bitiminde sağa dönülerek, b akır, demir v.b. minarellerden ve deniz canlıları ile yaprak fosillerinden oluşan tabiat tarihinin iki vitrini seyredilir. Daha sonra ise, Mamut iskeleti ve devamında ise, İnsanoğlunun ilk izlerini yansıtan 600.000 yıl öncesine ait, özellikle Dülük'de bulunan paleolitik taş aletlerinin ve bunların kullanımına yönelik didaktik materyallerin yer aldığı vitrinlerle teşhir devam etmektedir. Bu salondan Tunç çağı salonuna geçilir. Buradan, Hitit ve AsurTaş eserlerinin bulunduğu ince uzun salona, buradan takıların olduğu ve Zeugma'nın sembolü olan ve ziyaretcileri baygın bakışlarıyla süzen Çingene kızının da bulunduğu, salona geçilir. Bu salondan, Akamenid-Pers, Hellenistik ve Kommagene ile özellikle Roma dönemine ait heykelcikler, cam eserler, kırmızı astarlı kaplar ve tıp aletlerin sergilendiği salona girilir. Bu salonda, Zeugma kazılarında bulunan kaplar, heykelcikler, sikkeler, mühür baskıları ve bereket tanrıçası Demeter'in heykeli de sergilenmektedir.

Müze girişinin solunda kayaya oyulan, aile mezar odası, lahitiyle ve mezar önüne konulan, mezar sahiplerine ait heykellerle teşhir edilmektedir.

Theonoe'nin sevgiyi ve yaşamı simgeleyen pembe giysisiyle başlayan müze teşhiri, kaçınılmaz sonun sergilendiği aile mezarıyla son bulmaktadır.

-------
Fotoğrafların bir bölümü,"Her açıdan Gaziantep müzesi" başlıklı Oğuz Sevim'in sayfasından alınmıştır.

Kendisine teşekkür ederiz.

http://www.oguzsevim.com/2009/08/06/her-acidan-gaziantep-muzesi/


-------------------
Free Hit Counter